Kavramları baştan doğru konumlandırmalısınız. Toplumcu deyince akıllara gelen rönesans değil romantizm dönemidir. Rönesans, skolastik düşüncenin karşısında insanı merkeze alan ve antik yunan/latin felsefinin yeniden yorumlanması(klasisizm) ile geçen bir dönem. Toplumcu bilim ve sanatın kaynağı olan Romantizm'in(18-19.yy) adem-i merkeziyetçi, bağımsız ve kuşkucu(sorgulayan) düşünce yapısı ile zemin hazırlayıcısı olan kısımları olsa da toplumcu değil seçkincidir daha çok. Rönesans'ın tertip, düzen ve ölçülü olmak fikri kendi statükosunu oluşturmuş, insan merkezden yine uzaklaşmıştır. Karşı tepki olarak Barok ve rokoko (bireyciliğin abartıyla parladığı) dönemlerini doğurmuş. Romantizm ise: duyguyu koruyarak, değişim isteyen, kuru gerçeğin sınırlarını tanımayan, aynı zamanda dünyayı olduğundan daha iyi bir yer olarak hayal eden toplumcu sanat ve bilimin ana rahmi diyebiliriz. 18/19.yy toplumcu bilim sanat için daha doğru bir dönem. Romantizmin baş yapıtlarından sefiller'i inceleyebilirsiniz. Sefiller'de aslen işlenen rönesans ile romantizmin mücadelesinin hikayenin kahramanlarında ete kemiğe bürünmüş halidir. Jean valjean(duygulu, iyi bir insan olmak için savaşan, mistik(dindar) tam bir romantik) ve müfettiş javert (dünyası yalnızca kurallar ve kanunlardan ibaret olan, mantık ve kuşkuculuğu yaşam tarzı haline getirmiş, ölçülü olmak için duygularına ket vuran, bu yüzden değişim fikrine uzak zeki bir insan olsa da statükoyu koruyup kollayan bir pozisyona düşmüş tam bir klasisizm karakteridir. Kısa anlatamadım kusura bakmayın. Rönesans'ın toplumcu fikirlere katkısı inkar edilemez fakat toplumcu olduğunu söylemek zorlama olur.
0